Yakın çevrenin minimal bir şekilde kullanıldığı konusunda Japon kültürü hikayeleri (veya mitleri) olduğunu biliyoruz. Gerektiğinden fazla hiçbir şey kullanılmaz, dolayısıyla küçük daireler, bahçeler, son derece akıcı bir ulaşım çözümleri vb. bulunmaktadır. Bizde daha az bilinen durum ise Japon geleneksel tiyatro sanatının aynı erişime sahip olmasıdır. Üsküp’te ilk kez klasik Japon “No” tiyatrosundan bir temsil sahnelendi.
Oldukça beklenmedik ve sıradışı bir deneyim, birçok ziyaretçiye sanata hatta yaşama yeni bir anlayış sunmaktadır. Şehir merkezindeki küçük ancak kalabalık tiyatro birkaç yüzyıl geriye ve 9.000 km Uzak Doğu’ya taşıdı.
Peki görenlere sürpriz yapan bu tiyatro nasıl bir tiyatro, sıradışı olan ne? “No” tiyatrosunun hikayesini Kyutaro Haşioka anlattı. Kendisi daha üç yaşındayken ilk performansını sergiledi, sekiz yaşında ise baş rolü oynadı. Bugün ise profesör ve eski Japon geleneğinin en iyi uzmanlarından biri. Performansından önce seyircileri temsilde neleri görecekleri konusunda hazırladı.
Bu sürekli sergilenen en eski tiyatro sanatı ve Shakespeare’den önce iki yüzyıl meydana gelmiş. Tabii ki, Japonlar Yunan klasik dramın çok daha eski olduğunu, ancak o geleneğin durdurluduğunu, “No” ise 700 yıldır çalışmaya devam etmiş.
“No” tiyatrosunun kökü Japon Zen Budizminden meydana gelmektedir, bu her şeyi söylemektedir. Bu ülkenin dünya görüşü ile çok uygun, az şeyler kullanarak çok şeyler gösteren bir tiyatro sözkonusu.
Kısacası gösterileri geleneksel kostüm giymiş, karaktere göre maskeleri değiştiren sadece bir aktör oynamaktadır. Ayrıca, canlı ritmik müzik dışında hiçbir sahnesi yok (Üsküp’teki gösteride bant kullanıldı. Bunun aracılığıyla gösterideki hikaye anlatılmaktadır, aktör ise hikayeyi dans ile yakalamaktadır.
Her şey bu kadar. Çok basit, Zen’e kadar, o zaman aslında ne kadar karmaşık olduğunu fark ediyorsunuz. Tiyatro gösterisinin özelliği, seyirci izlerken kendi kafasında oluşturması gerekmektedir.
Kyutaro Haşioka, “Aktör maskeleri değiştirerek gösteride yaşlı ve genç, hem erkek hem kadın, hem insan hem de tanrısal varlık olabiliyor. Örneğin, ben daha sonra tanrıça rolüne bürüneceğim. Bunu hayal edebiliyor musun? Sahne minimum düzeyde. Batıda eğer 5.000 odalık bir konak sunulması gerekirse, o sahnenin yapılması için uzun bir inşaat dönemi gerekmektedir. Ancak “No’da” bunu hayal etmeniz gerekecek. Sahne alacak olan ilk aktör göksel dans sergilemektedir. Rica ediyorum, onu izlerken, güzel bir cennet yeri hayal edin” şeklinde konuştu.
“No’daki” hikayeler çok basit, karmaşık karakterleri olmadığı gibi iç içe olayları da yok, ahlaki mesajları içermektedir. Örneğin balıkçı Hakuryo’nun hikayesi. Hakuryo çam ağacı üzerinde asılı güzel bir cüppe bulmuş ve cüppeyi eve götürmek istemiş. Ancak o anda kadın bir melek görünmüş ve cüppeyi geri çevirmesini rica etmiş. Çünkü cüppesiz gökyüzüne geri dönemezmiş. Balıkçı ilk önce reddetmiş ardından cüppeyi geri almak için bir göksel dansı sergilemesini şart koşmuş.
Melek bunu kabul etmiş, ancak cüppesiz onu gerçekleştiremeceğini çünkü gücü oradan aldığını belirtmiş. Ancak Hakuryo acaba cüppeyi çevirdikten sonra vaatlerini yerine getirmeden gökyüzüne kaçabilirsin buna nasıl emin olabilirim diye sormuş? Melek ise sadece insanların yalan söyleme yeteneğinin olduğunu ve tanrısal varlıkların öyle bir özelliğini olmadığını belirtmiş. Balıkçı utanmış ve cüppeyi geri çevirmiş, melek ise gökyüzü dansını sergilemiş. Tiyatroda melek dansını izledik. Işıklar sönüyor. Yalnız aktör boş sahneye çıkıyor. Arka planda bir japon şarkısı, bizim için anlaşılmaz, ritim de tanıdık değil. Herhangi bir akrobatik gösteri veya ağır hareketler yok, sadece yalınayak tanımlanmış basit adımlar. Bunlar sadece görünüşte, veriler ise “No’daki” dansın en yorucu fiziksel aktivitelerden biri olduğu göstermektedir. Adımlar ve onların yarattığı sesler gösterinin çok önemli bir parçası ve ritme uymaktadır. Aktör durdu.
Ve müzik durdu. Ve bu da önemli bir bölüm. Bir vücut olarak, fizik yasalarına uygun maksimum harekete ulaştığında yavaşlamaktadır. Daha sonra devam ediyor. O söz verdiği dansı balıkçı Hakuryo için yapmaktadır. Ne gökyüzü var, ne de çok dans (batı standartlarında anlaşılabileceği göre) ayrıca cennet bahçesi de yok. Binlerce kişi, binlerce farklı gösteri izlemektedir, tek bir aktör ise bir gösteri yapmaktadır. Geri kalan her şey kafalarda gerçekleşmektedir. Usta Haşioka’nın performansı da böyle devam etti. O gösterinin bir bölümünü maske ile oynadı. Burada evli bir yaşlı çifti onların sonsuz sevgilerini ve beraberliklerini kutsamaktadır. Burada şunlar vurgulanmaktadır, çamın yapraklarının çift büyümesi gibi doğada her şey çift gelmektedir.
İnsanların dünya görüşünü değiştirme şekli ve “No” tiyatrosu işte bu.
Goce Trpkovski