DENİZ MANZARALI CEZAEVLERİ VAR MIYDI?
Aşağı yukarı otuz yıl önce, Selanik şehrinin en yüksek tepesinden, şehrin manzarasını seyretmek isteyen kişilerin iki seçeneği vardı: Ya yasayı ihlal edip bir mahkum olarak ceza evine girecekler ya da ceza evlerinde gardiyan veya devlet memuru olarak çalışacaklardır.
Bu şehri ziyaret etmek isteyenler birçok sürprizle karşılaşabilir, örneğin Eptapirgion Kalesi gibi, (alışveriş yapmak isteyenler için, şehrin ana caddelerinde alışveriş merkezleri ve mağazalar mevcuttur). Eptapirgion kalesi, ünlü Beyaz Kule’nin merkez iskelesinden, üç kilometreden daha az uzaklıktadır. Bu mesafeyi düz zeminde yürümek daha kolay, fakat kaleye yetişmek için en az bir saat Bizans duvarlarından tırmanmanız gerekir. Bu yolu arzu ederseniz arabayla da geçebilirsiniz.
Fakat otomobili kullanırsanız, Selanik’in dar sokaklarını, çizilen labirentleri görmekten mahrum kalırsınız. 1917 yılında çıkan yangından sonra harabeye dönen şehrin sadece bu bölümü, geçmişin ruhunu korumuştur.
Fiziksel ve sürücülerin bu şekildeki çabası neden gereklidir? Çünkü Eptapirgion, Selanik’in en ilginç hikayelerinden birini oluşturmaktadır. Kale, XII. yüzyılda Bizans İmparatorluğu döneminde, milattan önceye ait olan antik temeller üzerine inşa edilmiştir. O dönemde kale olarak kullanılan bu yer, daha sonraları tepede konuşlanan müstehkam bir şehire dönüştürülecektir. Osmanlı İmparatorluğu 1430 yılında Selanik’i ele geçirdikten sonra kale, askeri tesise dönüştürülmüştür. Fakat XIX yüzyılın sonlarına doğru Osmanlılar, kalenin içinde ceza evi yapma kararı alırlar. Kalenin içinde yeni tesisler inşa eden Osmanlılar, cezaevi duvarlarını da değiştirmiştirlerdir. Böylece Osmanlılar, hem suçluları daha kolay içerde tutarken, hem de suçluların düşmanlarından daha kolay muhafaza edilmesini sağlıyorlardı.
Cezaevi dönemi, mahkumların Eptapirgion’u bırakarak, yeni ceza evine atanmaları süreci 1989 yılına kadar sürmüştür. Yunan Hükümeti, tarihsel ve kültürel zenginliği açısından şehirdeki kalenin, cezaevi olarak kullanılmaması gerektiği yönünde sonuca varmıştır. Fakat orada cezaevi unsurları hala duruyordu.
Biz bu binaya gittikçe yaklaşırken, 25 yıl önce buradan giden mahkumların varlığını, hissedip hissetmediğimi merak ediyordum. Ana kapıya girmezden önce, avluda bulunan ağır demir kapıyı açarken, kafamdaki soruları olumlu yönde cevaplandırmaya başlamıştım. Gerçekten akıl karıştırıcı bir duygu. Bir taraftan Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait taş süslemeleriyle süslenmiş, büyük bir orta çağ yapısı karşımda duruyordu. O kadar büyüktü ki, bütün kaleyi fotoğrafa almak bile imkansızdı. Göz, süslerin çekiciliğiyle ayrıntıyı kolay fark edebiliyordu.
Kalenin diğer tarafında nöbetçilerin, cezaevine kimin giriş yaptıklarını görebilmeleri için, ünlü bir minyatür pencere bulunmaktadır.
Eptapirgion sıradan bir yer değil. Rehberlerin aktardıklarına göre Eptapirgion kalesi; meşru olmayan yollardan iktidara gelen Diktatör Metaksas’in hüküm sürdüğü, İkinci Dünya Savaşı işgali ile Yunan iç savaşının olduğu dönemlerde, azılı mahkumların kaldığı bir cezaevi olarak kullanılıyordu. O dönemde sözü geçen bu cezaevinde siyasetçiler kalıyorlardı. Zor zamanlarında siyasetçilerin söylemiş oldukları “Rebetiko” tarzı şarkıları, mapushanenin antik duvarları içinden yankılanıyordu. Orada genelde, cezaevinin Türkçe karşılığı olan “Yedi Kule” kullanılıyordu. Her iki dilde de cezaevinin ismi, on tane kulesi olmasına rağmen “yedi kuleli kale” anlamındadır.
Bir turistin gerçek bir cezaevini ziyaret etmesi sizce nasıl karşılanır? Özellikle, eski döneme ait ve bütün çıplaklığıyla tarihi anlatan bir cezaevinden söz edilirse? Mahkumların hücrelerine varmalarına birkaç adım kala, geçtikleri o dar koridordan, bizler de geçiyoruz. Üst kısmı gri rengi ile yeşil üzüm yapraklarıyla kaplanmış olan o dar ve aynı zamanda dehşet verici koridordan geçerken, insan korku dolu duygularıyla bir kez daha yüzleşiyor.
Ve birkaç tane daha, küçük pencereleri olan ağır demir kapılar bizleri karşılıyordu. Hepsi kilitli. İnşaatta çalışan işçilerin, çıkardığı gürültü haricinde, etraf sessiz ve sakindi. O anda ziyaretçiler bile yoktu. Eptapirgion’o ziyaret etmek, sizlere unutulmaz bir deneyim kazandıracaktır. Selanik’e seyahat eden bazı ziyaretçilerimize ise, bundan daha fazlasının cezaevinin alt kısımlarında, denize yakın bir yerde kaldığını belirtmeliyiz.
Bu yol bizleri, mahkumları yukarıdan izlemek için görevli olan muhafızların kullandığı merdivenlere çıkartıyor. Muhafızların geçmiş oldukları iki tane yol var, ikisi de aynı kapıyı çıkartıyor.
Ne yazık ki, burada görevli olarak çalışmak bile insanı bu kadar ürkütüyorsa, siz bir de mahkumun halini düşünün. Cezaevi yapıtları, bahçesi ile orta çağda inşa edilmiş olan duvarlar, buradan bir elin avucu kadar küçük görülüyor. Bu yer dört tane bölümden oluşmuştur. İlk bölüm boş, ikincisi yosun veya çalı dolu, üçüncü bölüm arkeolojik kazılarda çıkarılmış olan taşlarla doldurulurken, son bölümde ise hüzünlü bir halde duran, küçük bir kilise (şapel) bulunur. Kız, orada duymuş olduğu duaları, daha önce dünyanın hiç bir kilisesinde duymadığını ifade etmiştir.
Cezaevi kokusunu hissedebiliyorsunuz. Hava olumsuz. Burada esareti solumanız için, seçiminiz serbest. Acaba deniz manzaralı cezaevleri var mıydı? Ziyaretçilerin yazdıkları anılarından hareketle, kalenin dış kısmının güney yönüne bakan tarafında inşa edilmiş olan binaların içerisinde; idari ofisler, kadınlar bölümü, askeri cezaevi ve mahkumların olduğu belirtilmiştir. Bulunduğunuz bu nokta yüksek olduğundan dolayı, buradan hem şehrin görüntüsünü, hem de uzakta bulunan gemileri görebilirsiniz.
Şimdilerde dünyada turistlerin uğradığı, birçok eski cezaevi bulunmaktadır. Örneğin ünlü Londra Kule’si gibi. Bu kule 1950 yıllarına kadar, cezaevi olarak kullanılmıştır. Daha önceden Büyük Britanya kraliyet hazinelerini çalmaya çalışanlar bu kuleye getirilirken, bugünlerde ise burası artık hazinenin sergilendiği salona dönüştürülmüştür. Örneğin, ABD’nin San Francisco şehri yakınında bulunan Alkatraz adası, en ünlü adalardan birisidir. Dünyanın en ürpertici yerlerinden birisi olan bu adaya, resmi istatistiklere göre günde 4000 turist ziyaret ediyor. San Francisco’nun buradan uzak oluşunu da göz önünde bulundurursak Eptapirgion, en azından bir noktaya kadar sizlere benzer bir deneyim sunabilir. Adada olmamasına rağmen, burası Selaniğin Alkatrazı.
Balkanlarda eskiden cezaevi olarak kullanılmış, tarihi eserlere rastlamamız mümkündür. En ünlü cezaevlerinden birisi Hırvatistan’da bulunan “Goli Otok” isimli cezaevidir. Ayrıca bu ada Sosyalist Yugoslavya’da, siyaset alanında hüküm yemiş olan cezalıların tutulduğu yer de olarak bilinirdi. 40 yıl çalışmış olan bu cezaevinden on altı bin mahkum geçmiştir, bu mahkumların yaklaşık olarak dört yüzü hayata gözlerini yummuştur. Bugüne kadar benzer ve gerçeklikten uzak olmasına rağmen, bu hikayeyi bizlere anımsatan Alkatraz cezaevi adası, Skadar Gölünün Karadağ’a düşen parçasında bulunur.
Aşağılayıcı ismini kullanmasının nedeni, yosun dolu bir gölde Alkatraz işlevi görmesinden kaynaklanmktadır. Yerel rehberlerin belirttiklerine göre, bu adaya sadece yüzme bilmeyen mahkumlar getiriliyormuş, bu nedenle onları korumaya bile gerek duyulmamıştır. Fakat mahkumlardan biri, hücresinden yüzerek kaçarak, ahşap kapıdan geçmiştir. Bugün orada sadece kalıntılar mevcuttur…
Goce Trpkovski