RABİH ABOU KHALİL: KÜLTÜRLERİ BİRLEŞTİREN İNSAN

İnsanlar Afrika’yı terk edip dünyaya yayılmaya başladığında her kültür çok kültürlüymüş. Beyrut kökenli müzik sanatçısına göre tek bir kültüre inanmak bir anlamda faşist bir yaklaşımı oluşturmaktadır. Ayrıca körü körüne bir geleneğe bağlanmanın yanlış olduğunu kaydederek bugün gelenek olarak gösterilen şeyler dün devrimi temsil ediyormuş.DSC_2889

Doğu ve Batı iki farklı dünya ve kültürleri oluşturmaktadır, ancak bazen bunlar kesişiyorlar. Onların kesiştikleri bir yer ünlü Rabih Abou Khalil’in müziği. Khalil geleneksel müzik enstrümanı olan udun virtüözü ve ünlü bir bestecidir. Yeni müziğe olan isteği önemli ölçüde yaratıcı olmasını etkilemektedir. Khalil’de  müziğin kültürel engelleri aşma için kullanılabileceği anlayışı var, dolayısıyla tüm meridyenlerde izleyici topluluğu kazanmış. Grubu farklı kökenli müzisyenlerden oluşmaktadır, bu durum  müziğinin zengnleşmesi için katkıda bulunmuştur. Geçenlerde Manastır’da yapılan etno müzik festivaline katılarak Makedonya’da dördüncü kez sahne aldı. Festivalde bugünün insanlarının arzularını ve normal bir yaşamı sürdürebilme konusunun işlendiği “Hungry people” (Acıkmış insanlar) albümünün tanıtımını yaptı.

DSC_2866

– Kariyeriniz alınan riskler ve çokkültürlü çalışmalar ile tanınmaktadır. Bunun sonucunda özel bir müzik oluşmuş. Bugün birçok sanatçı kendini sıkı bir kültür ve gelenekler çerçevesinde kısıtlamaktadır. Farklı bir şey yapmak için ilham kaynağınız neydi?  

-Belki de şu an yapmış olduğum çalışmalar kendi kültürüme köklenmiş olmamın bir sonucudur. Sebebin bu olduğunu düşünüyorum. Çalıştığım mmüzisyenlerin her biri derin bir şekilde geldikleri kültürü yansıtmaktadırlar. Ayrıca, çalışmaların sürdürülmesi için bunun tek bir yol olduğunu düşünüyorum, müzisyenler kendilerini kültürlerinde rahat hissediyorlar, daha sonra fazla bir şey yapmak için üstesinden gelebiliyor. İnsanlar bana neden ve nasıl sorular sorduğunda, bunu normal olarak kabul ediyorum, gerçekten benim hiçbir planım yok, bir şey yapmak için de çaba göstermiyorum. Benim için müzik biçimsel değil,  duygusal bir ifadedir. Bu nedenle, doğal olarak her duyduğum şey beni etkilemektedir. Her gördüğüm şey beni etkilemektedir. Her hissetiğim şey beni etkilemektedir. Ancak benim çok kültürlüğü nerede ekleyebileceğim konusunda hiçbir planım yoktu. Bunun için sadece çalışabildiğim müzisyenler ile çalışmak istedim. Müziyenlerim her taraftan. Örneğin Portekiz’de güzel müzik yapan bir kişi varsa, çok güzel deyip, onunla çalışmak isterim. Ben uzun zaman Almanya’da yaşıyordum, ancak alman sanatçılarla çok az çalıştım. Çünkü gerekli olduğunu düşünmüyordum. Onları küçük düşürmek için değil, sadece gerçek insanları arıyordum.

DSC_292011Çok kültürlülükten bahsederken, işler insanların Afrika’yı terk edip dünyaya yayıldıktan bu yana hiç değişmemiştir. Temiz bir kültür yoktur. Var olduğu  iddialar bir şekilde faşist bir düşüncedir. Temiz olan hiçbir şey yoktur. Herkes bir yerden başka bir yere taşınmış, Yunanlılar, Romalılar, herkes her yerde. Lübnan’da insanların ne kadar sarışın olduklarını görebilirsiniz. Dedem sarışındı ve mavi gözleri vardı, o Lübnan’da dağlarında bir köyde doğdu. Çok kültürlülük insan kültürünün temelidir. Onsuz bir adım bile ileri gidemeyiz. Amerikalıları ve onların kültürlerine bir bakın. Bu aslında bir kültür değildir. Dünyanın her yerinden gelen insanlar grubu ve kendi çıkarları için toplanmış.

Sonuç olarak, kültürler arası buluşmalar, daha doğrusu dünyanın farklı yerlerinden gelen insanlar her zaman kültürlerin büyümesine neden olmuştur. Caza bakın – bu Avrupa ile Afrika arasında bir buluşmada. Roma imparatorluğu her taraftan köle taşıdı. Roma’da, o döneme bir bakarsanız, çok kültürlülüğün zirvesi olmuş. Onların her yerden köleleri varmış. Hatta imparatorlar bile farklı bölgelerde doğmuş, Suriye, Almanya, her yerden.

Herkes geldiği yerden birşeyi katmıştır. Böylece, Mussolini iktidara geldiğinde, İtalyan kültürünün temiz karunması için çalışacağını söylemiş, dur bir dakika, İtalyan kültürü zaten çok şeyden karışım bir kültürdü. Her şeyin temiz kalması gerektiği düşüncesi çok yanlış. Bazı şeyler temiz olduğunda hiçbir şey büyümez. Kahveye bile su, şeker veya süt eklemeniz gerekiyor. Yaptığımız hiçbir şey temiz değil. Hatta duygular bile temiz değil. Her zaman çok şeyin bir karışımıdır.

DSC_2762Sizin memleketiniz Beyrut, sizin orada yaşadığınız dönemde, iç Savaşı’nda 1960 ve 1970’li yıllarında kozmopolit bir şehir olarak kabul edildi. Oradaki hayat sizi nasıl etkiledi?

-Beyrut büyümenin dışında, gerçekten, beni ailemin düşünce şekilleri etkiledi. Babam Lübnan’ın küçük bir köyünde doğdu, dünyanın farklı yerlerinden gelen insanlar gibi babamda her şey ile ilgilendiyordu. Babam sekiz dili oldukça iyi konuşuyordu. Açıkçası bu ailemizin karakteristik bir durumu değildi, çünkü babası deri ile çalışyormuş. Ancak o deri ile hiç ilgilenmiyormui ve dindar bir adam değildi. Muhtemelen bu her şeye açık olmamıza yardımcı olduk. Biz hiçbir zaman farklı olduğumuzu düşünmedik. Bundan dolayı farklı fikirlere açık oldum, gereken her şeyi aldım ve farklı fikirleri birleştirdim.

İkinci önemli şey Lübnan o zaman çok açık bir ülkeydi. Aslında, o zaman tüm Arap dünyası çok açıktı. Şimdi olduğu gibi hiç değildi. Bugün Lübnan dediğinizde ilk düşünce kötü anlama gelmektedir. Belki o doğrudur, ancak o zaman çok açık bir dünyaydı. Arap toplumlarının Avrupa için daha fazla bilgileri vardı, Avrupalılar ise bizim için daha az. Bu onları anlayabilmemiz için yardımcı oldu. Biliyormusunuz babam bir şairdi ve her kelime ilgisini çekiyordu. Bu durum bir şekilde bana ve düşüncelerime aktarıldı. Tabii ki bugün orada yanlış kişi olurdu.

DSC_2872

Arap dünyasında ya da dünyadaki çeşitli yerlerde düzenlediğiniz konserlerde müzikseverlerin tepkileri nasıl?

-Tüm benim kariyerimde farklı tepkiler aldım, hayatta her çalışmalarımda olduğu gibi. Bu şuna benzemektedir, eğer herkes bişeyin güzel olduğunu düşünüyorsa, o şey mutlaka kötüdür. Birşeyin iyi olduğu zaman insanların tamamı asla katılmaz. Çeşitli reaksiyonlar var. Bunun çok iyi olduğunu ve yeni nişey olduğunu düşünen insanlar var. Bazıları ise “evet, ama sen işleri gelenekler çerçevesinde tutman gerekiyor”. Gelenek sözkonusu olduğunda, çok hassas olduğum bir konu, gelenek diye bir şeyin olmadığını düşünüyorum. Bugün gelenek olan birşeyin, dün devrim diye biliniyormuş. Eğer birşeyler okumuşsanız ve hafızanıs bir kuşak ötesine giderse hiçbir şeyin aynı şekilde inşa edilmediğini göreceksiniz. Bazı şeyleri aynı yapmaya çalışsanız bile asla aynı olamazlar. Birşeye mutlaka uymamız gerektiğini düşünürsek aslında fikirleri öldürür ve boğar, olgunlaşmasına ve büyümesine izin vermez.

Başka insanların kültürü ve müziğine dahil olduğunuz zaman, sözkonu kültürlerdeki ruhsal unsurlarla karşılaşıyorsunuz. Maneviyat müziğinizde bir rol oynadı mı?

-Maneviyat ifadesi aslında çok sisli bir ifade ve tanımlanması çok çok zor. Ben işbirliği yaptığım müzisyenlerle bir aile oluşturmak istiyorum. Biz bir aileyiz. Sözkonusu grup ile 15 yıl çalışmaktayım ve hala çok güzel arkadaşız. Bir birlikye yiyoruz, birlikte takılıyoruz, beraber geçirdiğimiz zamandan zevk alıyoruz. Ve sadece bir ailede yapılabilecek müzik hazırlıyoruz. Burada dostluğumuza ve iletişime ihtiyacımız var. Beraber çalıştığımızda her zaman yeni şeyler sunuyoruz. Biz hala eski şarkıları çalıyoruz ve her zaman farklı oluyor. Biz farklı bir zaman mesafesinden ve farklı perspektiften bakıyoruz. İşler sürekli değişiyor. Bundan dolayı, maneviyatın dini anlamda yaratıcı birşeylerde yeri yoktur.

Nenad Georgievski

Fotoğraflar: Bekim Mustafa

Yorumlar