GÜNEŞ HALA PARLIYOR… AKDENİZ VE EGE HALA DAVETKAR

Ege, Akdeniz, Ekim ayının son günlerinde hala parlak güneşi, derin mavilikleri ile davetkar… Deniz, kum, güneş…

Yaz eğlencelerinin ardından okulların açılması, tatilcilerin evlerine dönmesiyle bölge geçmiş aylara göre daha bir sakin… Yazın tüm curcunası ardından bir mola, sonbahar miskinliği arıyorsanız çevirin yeniden yönünüzü Ege, Akdeniz’e… Dünyanın tüm karmaşıklığı arasında kafayı boşaltın, kışa enerjinizi depolayın…

İşte size bir kaç öneri… Aydın iline bağlı Kuşadası. Bölge özellikle yaz aylarının ardından sonbaharda da yoğun ilgi görüyor. Yerli, yabancı turistleri buraya çeken en önemli nokta ise Kuşadası’na çok yakın olan Helenistik dönemden günümüze ulaşan Selçuk’taki Efes Harabeleri ile Hıristiyan dünyasında yeryüzündeki en kutsal yerlerden biri olarak tanımlanan Meryem Ana Evi. Binlerce turist akıyor bu bölgeye her yıl.

Yolunuz bu bölgelere düşerse vakit ayırıp Şirince isimli yamaç köyüne gitmenizi de öneririm. 19. yüzyılda, özellikle ihracata yönelik incir üretimiyle ünlü, 1800 haneli bir Rum kasabası. Şimdi ise bağcılık, zeytintincilikle öne çıkıyor. Tarihi mimarisini koruyan köy turistlerin uğrak yerlerinden.

Ege, Akdeniz kıyıları, Eylül, Ekim ayı ile birlikte yavaş yavaş hafif meltemlere bırakıyor nefessiz sıcaklarını… İşte kendi içinde bir çok tarihi durak, deniz güneş, yeme içme, spor turizmi alternafi barındıran Akdeniz’in ünlü kenti; Antalya. Benim geçen haftalardaki durağım ise Antalya havaalanından yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Olimpos, Çıralı bölgesi oldu. Çıralı MÖ. 2. yy’da kurulan Olympos Antik Kenti’nin 3-4 km. uzaklıktaki köyün adı. Yaklaşık 3.2 km. uzunluğundaki sahili, sonsuzluk hissi veren denizi, dağların denize vurduğu gölge oyunlarıyla görsel ahenk içinde…

Eski Yunan mitolojisinde Olympos’a ilişkin ilginç hikayeler var. Bölgede “Yanartaş” olarak bilinen gaz kaynağına ilişkin olanlar gibi. İşte bunlardan biri… Kanatlı at Pegasus’un sırtındaki Bellerophontes, ateş soluyan canavarı burada öldürür. Hala yanmakta olan ateşin öldürülen canavarın ağzından çıkan alevler olduğu söylenir. Kimine göre ise Olimpiyat Ateşi ilk kez buradan getirilmiştir. “Olimpos’un Sönmeyen Ateşi”dir bir diğer adı. Taşlar arasından çıkan alevler, ilginç hikayeleriyle birleşince yaz kış turistlerin uğrak noktası olmakta.

Peki Caretta Caretta dersem…

İşte Çıralı’yı adeta tüm dünyaya, doğa dostlarına tanıtan sevimli kaplumbağalar… Bu su kaplumbağaları yumurtlamak haricinde karaya pek çıkmaz. Akdeniz sahillerine yayılmıştır. En önemli yumurtlama bölgeleri arasında ise Çıralı da var. Nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için koruma altındaki bu canlıların minik yavrularının yaşama merhaba deyişlerine Çıralı kumsalında şahit olabilirsiniz… Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği 1994’ten beri bu bölgede deniz kaplumbağalarına yönelik izleme ve koruma çalışmaları yürütmekte.

Ben de bir sabah güneş henüz doğmadan sahil boyunca yürüdüm. Yumurtaların bulunduğu, görevliler tarafından koruma amaçlı kafeslerle çevrili alanlarda yavruların kabuklarından çıkıp güneşin ilk ışıklarıyla maviliklere doğru düşe kalka ilerleyişlerine şahit oldum.

Güneşin doğuşunu keyifle izlerken bir yandan da yaşama merhaba diyen minik caretta carettaları izledim. Yüzümde tıpkı etrafımdaki kalabalık gibi koskocaman bir gülümsemeyle…

MİNE ERGÜR

Yorumlar