Üsküp’ün sekiz müzesi, Ohri’nin dört, Manastır’ın iki küçük şehirlerin çoğunda da birer müze var. Makedonya’nın orta kesiminde tenha dağların arasında 200-300 kişilik küçük bir köyde beş adet müze var. Gorno Vranovce tam anlamında köy-müzeyi oluşturmaktadır. Böyle bir izole edilmiş köyde beklendiğinden fazla tarihi geçmişi var. Ancak bu durum köyü tarihte ünlü yapmış.
Tarihin bir döneminde, İkinci Dünya Savaşında bir şekilde bu küçük köy Makedonya’nın başkenti olmaya başarmış. Partizanlar daha güçlü olan işgal kuvvetleri ile kıyasıya mücadele etmişler. Ancak iyi bir stratejileri varmış, orta ve batı Makedonya’da ulaşılmaz dağlık bölgelerde büyük bir serbest bölge oluşturmuşlar. Bölge ve tüm savaş Gorno Vranovce’den yürütülüyormuş. Burada ASNOM Millet Meclisi, bir hükümet biçimi olan Makedonya Komünist Partisi Merkez Komitesi, Halk Kurtuluş Savaşının Genel Kurmay Başkanlığı, bugünkü Genelkurmay, ve istihbarat servisi OZNA yerleşmiş bulunuyormuş.
Kurtuluştan sonra, söz ettiğimiz tüm kurumlar Üsküp’e gelerek oradan görevlerini sürdürmeye devam etmişler. Bugün Gorno Vranovce’de kurumların yerleştikleri evler anıt müze olarak kullanılmaktadır. Korunmuş ve muhafaza edilmiş savaş anılarını hatırlamaktadırlar.
Müzeler küçük, çoğunlukla eski belge veya kopya ile doldurulmuş bir veya iki odadan oluşmaktadır. Ayrıca şanlı mücadelede partizanların kullandığı birkaç parça silah ve büyük fotoğraflar da yer almaktadır. Farklı üniforma giymiş üç partizanın fotoğrafı dönemim ne kadar zor olduğunu görmeniz mümkün. Ancak ilginç anlar da varmış. Örneğin aşçı elinde kepçe ile silahlı savaşçılar arasına girerek fotoğraf çektirmiş.
Beşinci müze farklıdır. “Nova Makedoniya” gazetesinin ilk sayısının basıldığı matbaa bulunuyor. İçeride partizanların gizlice dağlar ve vadilerden geçerek taşıdıkları bir ton ağırlığında olan baskı makinesi yer almaktadır.
Beşinci müze farklıdır. “Nova Makedoniya ” gazetesinin ilk sayısının basıldığı matbaa bulunuyor. İçeride partizanların gizlice dağlar ve vadilerden geçerek taşıdıkları bir ton ağırlığında olan baskı makinesi yer almaktadır. Komşu odada sayfaların harf harf nasıl düzenlediğini görebilirsiniz. Şimdi bilgisayarda birkaç dakikada yapılan işler o dönemde çok zor yapılıyormuş. “Nova Makedoniya” ne devletin ne de partizanların bir gazetesi değil, ancak hala çıkmaktadır. 69 yıllık bir gazete olan “Nova Makedonya” sadece Makedonya’da değil balkanların da en eski gazetelerinden birini oluşturmaktadır. Gazetenin ilk sayısı 29 Kasım 1944 yılında çıkmıştır. Gazetenin üyeleri her yıl yıldönüm dolayısıyla müzeyi ziyaret etmektedirler.
Altıncı müze ise muhteşem. Ancak müze sayısı beş değilmiydi? Evet ancak altıncı müze İkinci Dünya Savaşında tarihsel olaylar için önemli bir anıt-evi değil, milionlarca yıl daha eski bir müze sözkonusu. Gorna Vranovci etrafındaki doğadan bahsediyoruz. Vranovcinin küçük nehri çok nem oluşturmaktadır dolayısıyla taşlar ve ağaçlar yosun ile kaplanmaktadırlar.
“Yüzüklerin Efendisi’ndeki” büyüleyici yeşil ülkeye benzemektedir. Sular taşlar, kayalar, devrilmiş ağaçlar altından geçmektedir. Her attğımız adımda küçük şelanenin arkasında neler olduğunu merak ediyoruz. Doğada, biraz şansınız varsa bazi sakinleri ile de görüşme imkanınız olabilir. Küçük kertenkeleler fotoğraf makineniz önünde iyi bir poz vermek için hazırlar, ancak sıncaplar için aynı şeyi söylemek mümkün değil birkaç saniye için gözünüzün önünde kayboluyorlar.
Gorno Vranovci’de bizi oradan göç eden ve Gorno Yabolçişte’ye yerleşen iki genç dolaştırdı. Bu köyde git gide nüfusun azaldığını söylüyorlar. Üsküp, Pirlepe ve Köprülü’den 30 dakika uzaklıkta olmasına rağmen sadece Köprülü’den dar bir yoldan ulaşmanız mümkün olabilir. Çok turistik olmasına rağmen bir turizm destinasyonu olarak empoze edilmemektedir. Hatta hafta sonları için bile tercih edilmiyor.
“Vranovci” otelinin kapanmasından sonra özellikle son on yılda ziyaretçi sayısı azalmış. 1986 yılında inşa edilen otel yirmi yıldır Köprülü kamu şirketleri işçilerini ve diğer insanları misafir ediyordu. Mülkiyeti üzerinden dava yürütüldüğü dolayısyla çalışmamaktadır. Son misafirini uzun bir dönem önce gönderen her otel gibi şimdi Stanley Kubrick’in “Işıltılı” filmindeki sahnelerine benzemektedir.
Eski, sessiz, ıssız ve kapalı. Neredeyse nehir manzaralı büyük balkondaki yada dağ zirvelerine doğru bakan odaların pencerelerindeki konukların seslerini duyabileceğiniz kadar sessiz. Ancak sadece, rüzgar nehir ve geçmişin sesi dinlenmektedir. Çünkü orada şimdiki zaman tarihe kavuşmuş.
Goce Trpkovski